Bilgi işlem ve haberleşme teknolojisinde yaşanan hızlı değişim, gelişim ve sektörel liberalleşme ile birlikte piyasalar arasındaki sınırların kalkması ve dünyanın tek bir global pazar haline gelmesi, piyasadaki işlemlerin hukuksal boyutlarında önemli değişiklikleri gündeme getirmiştir. Bütün bu gelişmeler, özellikle İstanbul ve Ankara gibi ticaret yoğunluğunun yaşandığı merkezlere sahip Türkiye’nin de bir finans merkezi olması sonucu doğurmuş ve bu durum, şüphesiz bankacılık ve finans sektörünün ve uygulanacak hukukunun önemini artırmış, gelişimine pozitif yönlü bir ivme kazandırmıştır.
Ekonominin harekete geçirilmesi, ekonomik kaynakların dağıtımı ve günlük finansal işlemlerin yapılması bankalar aracılığıyla yapılmaktadır; çünkü bankalar, devletin kamu hizmeti için hazineye gelir sağlamak amacı ile çıkardığı tahvil ve bono gibi finans araçlarını satın alarak devleti kredilendirmekte veya bunların yatırımcılara satışında aracılık yapmakta; büyük, orta ve küçük boy ticari kuruluşlara nakdi ve itibari kredi sağlayarak ekonominin dinamizmini oluşturmakta; toplumu oluşturan bireylere kredi kartı, tüketim kredisi vererek veya bankomatlar ile bireylerin günlük ihtiyaçlarının karşılanmasında olanaklar sağlamaktadırlar. Bunlar açık bir biçimde bankacılık faaliyetinin ekonomik ve sosyal alanda önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde bankacılık faaliyeti özellikle uluslararası deniz ticaretinin gelişmesine paralel olarak gelişme göstermiştir, bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. yüzyılın ikinci yarısında ilk olarak İstanbul’da ve daha sonra İzmir’de bankacılık faaliyeti başlamıştır. Bankacılık faaliyeti Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve ekonominin canlandırılması ve finanse edilmesi için devlet eliyle Kamu İktisadi Teşebbüsü (KiT) niteliğinde büyük bankalar kurulmuştur. 1980’li yıllardan itibaren ekonomi ve siyasette yaşanan dışa açılmanın ve serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olarak çok sayıda özel banka kurulmuş ve KİT niteliğindeki bankalar da özelleştirilmiştir. İşte bankacılık sektöründe yaşanan bu gelişmeler, bankaların düzenlenmesi amacıyla kamusal niteliği ağır basan çeşitli yasaların çıkarılmasına neden olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bankacılık faaliyetleri genel bir yasayla düzenlenmeyip; o zamanki hukuk anlayışı çerçevesinde, konuyla ilgili özel fermanlarla yürütülmüştür. Bankacılık hukuku alanındaki ilk yasa, 30.05.1933 tarihli ve 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunudur. Aslında bu yasa tam anlamıyla bankacılık yasası olmayıp; mevduat sahiplerini korumaya yönelik, ancak doğrudan bankalarla ilgili bir yasadır. Bu yasada, mevduata ilişkin kurallar ve mevduat toplayan bankaların faaliyetlerinde uyacakları kurallar karışık halde düzenlenmiştir. Bunu takiben; 1936 yılında 2999 sayılı, 1958 yılında 7129 sayılı Bankalar Kanunları, 1983 yılında Bankalar Hakkında 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1985 yılında 3182 sayılı Yasa halini almıştır), 1999 yılında 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve son olarak 2005 yılında ise 5411 sayılı Bankacılık Kanunu yürürlüğe girmiştir
Bankacılık Kanunu, ekonomik yaşamın en önemli yapı taşları olan finans sektörü ile bu sektörün kalbi olan bankacılık sektörünü kamusal boyutuyla düzenleyen temel yasadır. Bankaların ticari faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar, Türk Ticaret Kanunu ya da Borçlar Kanunu gibi özel ilişkileri düzenleyen mevzuatla çözülmekte ve bunların yaptırımı, tazminat sorumluluğu, yapılan işlemlerin geçersizliği gibi hususlar genellikle maddi yaptırımlar şeklinde olmaktadır. Banka Hukukunda ve bunun temel yasası olan Bankacılık Kanunu’nda ise bankalar, banka yöneticileri ve çalışanlarının yetkileri ve sorumlulukları ve ayrıca ekonomik yaşamdaki kamusal yanı ağır basan bankaların işleyişine ilişkin kurallar düzenlenmektedir. Bu yasada banka yönetici ve çalışanları için öngörülen yaptırımlar ise normal bir ticari şirketin yönetici ve sorumlularının muhatabı olmayacağı derecede ağır maddi ve cezai yaptırımları ihtiva etmektedir.
Bankacılık ve finans hukukuna ilişkin başlıca faaliyet ve uyuşmazlık konuları şunlardır;
- Türkiye’de bir bankanın kurulması veya yurt dışında kurulmuş bir bankanın Türkiye’deki ilk şubesinin açılması,
- Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyetinde bulunmak üzere banka kurulması veya yurt dışında kurulu bankalarca bu amaçla şube açılması,
- Türkiye’de bankacılık faaliyetinde bulunabilmek üzere Bankacılık Kanununda öngörülen şartların yerine getirilmesi kaydıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna izin başvurusu yapılması,
- Kalkınma ve yatırım bankalarının kuruluş işlemlerinin gerçekleştirilmesi,
- Bankaların faaliyet alanları ile finansal raporlama ve denetim usulleri ve faaliyetlerinin geçici veya sürekli olarak durdurulması kararlarına ilişkin gerekli itiraz ve yasal başvuruların yapılması,
- Türkiye’de kurulmuş olan bankaların birleşme, bölünme ve hisse değişimi işlemlerini yapılması,
- İpotek ve teminatlı işlerden doğan davaların takibi,
- Kredi sözleşmelerinin hazırlanması ve sözleşme görüşmelerinin gerçekleştirilmesi,
- Leasing, faktoring, sair bankacılık operasyonları ve mali organizasyon yapısı konularında hukuki destek sağlanması,
- Bankalar Birliği, BDDK ve TMSF ile ilgili hukuksal işlemlerin yürütülmesi,
- Sermaye Piyasası Kurulu’nun görev ve yetki alanına ilişin hukuksal iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesi.